Ana içeriğe atla

Kitaplarım (Haşhaşiler - İslam'da Radikal Bir Tarikat)

Bernard Lewis, Ortadoğu tarihçileri arasında önde gelen bir isim. Eğer tarihle biraz ilgilendiyseniz mutlaka duyduğunuz bir kişidir kendisi. Ben de tarih okuyor olmamdan dolayı bu önemli tarihçiyi okumaya bir yerden başlamam gerekiyordu. En ilgi çekici bulduğum bu kitabıyla başladım macerama.

Ünlü oyunun konusu da Haşhaşîler ve Hasan Sabbah'tır.
Haşhaşiler, önderi Hasan Sabbah'la beraber popüler bir konu. Bence popüler olmayı da hak ediyor. Çok ilginç bir topluluk çünkü. Genel olarak hakkında söylenenlere dayanarak bir tanımlama yapayım. İsmailî meshebe mensub olarak bu tarikat 1090-1273 tarihleri arasında aktiftir. Hasan bin Sabbah kurucu liderdir. Tarikatı farklı kılan savaş methodudur. Suikast diyebileceğimiz "assassination" methodunu kullanırlar.Önemli kişilere suikastlar düzenlemişlerdir. "assassin" kelimesi Avrupalıların Haşhaşi tarikat mensuplarına taktıkları "haşhaşiyun" kelimesinden gelir. Yani bir kavram katmışlardır Avrupalıların lügatına.   Haşhaşiler, ölümüne sadakatlarıyla bilinir. Marco Polo'ya göre bu sadakat Hasan Sabbah'ın tarikat mensuplarına görevlerini yerine getirmeleri koşuluyla cenneti vaad etmesinden kaynaklanır. Hatta tam olarak şöyle anlatır Marco Polo:
Marco Polo
"Kendi dillerinde şeyhlerine "dinin büyüğü" anlamına gelen Alaeddin diyorlardı. Şeyh iki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve burayı sütten, baldan ve şaraptan akan sular, güzel huriler ve çeşitli meyve bahçeleriyle donatmıştı. Dağın şeyhi müridlerinin gerçekten cennette olduklarını zannetmeleri için burayı Muhammed'in cennet tasvirine benzetmişti. Bizim yaşlı adam dediğimiz bu efendi fedailerine iksirinden içirerek onları dörderli, altışarlı gruplar halinde bahçeye taşıtıyordu. Gerçekten cennete gittiklerini zanneden müridlerini bir göreve göndereceği zaman şeyh "Gidip şunu şunu öldüresin. Meleklerim seni cennete götürecektir." diyordu. Şeyh'in cennetine geri dönebilme arzusuyla fedailerin göze almayacağı hiçbir tehlike yoktu."
İksir diye bahsedilen de haşhaş otundan yapılan uyuşturucudur. Genel bilgilerden sonra kitaba geçelim.
Kitap kesinlikle öyle roman gibi değil belirteyim. Mezhepler hakkında genel bilgiler veriyor başta. Haşhaşiler, kimdir, nedir anlamamız için bu altyapıya ihtiyacımız var. Şiâ meshebini, İsmailîleri, Haricîleri anlatıyor. Ki Haricî konusu günümüz dertlerinden "Işid"in de anlaşılabilmesi açısından önemli.Dolayısıyla, ufuk açıcı bir bakış açısıyla anlatıyor o dönemin mezhep ayrılıklarını. En son Haşhaşiler'e geliyoruz.
Ünlü Alamut Kalesi. Bulunduğu yerin zaptedilmesi çok güç olması dikkat çeker. Ama Moğollara engel olamamış, 1256 yılında Moğollar tarafından alınır.
Haşhaşiler, şimdiki terör örgütlerine benzetilir. Lewis, buna karşı çıkıyor. Söylediğine göre Haşhaşîler kurbanlarını üst düzey yönetici ve liderler arasından seçerler ve sivil halkın zarar görmemesine özellikle dikkat ederlermiş. Ayrıca silah olarak hançer kullanıp, bunu neredeyse hiç değiştirmemişlerdir. Bu açıdan ciddi sivil ölümüne neden olan terör saldırılarıyla benzerlik göstermediğini belirtiyor. Fakat, bir benzerlik buluyor. O da Haşhaşîlerde suikastçinin görevini yaptıktan sonra canlı kurtulması utanç verici olarak görülüyor. Bu da günümüz "intihar bombacıları"na benzerlik gösteriyor.
Haşhaşîlerin isminin de Sabbah'ın müridlerine verdiği uyuşturucudan geldiğini Silvestre de Sacy yazar. Lewis kitapta bunun da gerçek dışı olduğunu yazar. "haşîş" sözcüğü Arapça'da "ot", "kuru ot" anlamına gelir. Zaten Sacy de buradan hintkeneviri denen uyuşturucu otun müptelası olmalarından çıkarmıştır bu ismi. Lewis'in belirttiğine göre ne dönemin Sünnî yazarları ne de İsmailî
Bu da Moğolların kaleyi kuşatması.
yazarları bu müridlerin uyuşturucu kullandığından bahsetmez. Yani ismin buradan gelmesi mümkün değildir. Nereden geldiğini düşündüğünü de kitaba bırakayım. Alın okuyun :)
İlgimi çeken bir Lewis yorumunu da belirtmek istiyorum son olarak. Dini ayrılıklar ve ayaklanmalarla ilgili şöyle bir çıkarım yapmış. İsmailîler mezheplerinin propogandasını yaparken genelde dağlık bölgeleri tercih ediyorlarmış. Çünkü buranın insanı İslamı kabul etse de dağda yaşıyor olmanın verdiği bir uzaklıkla kendi geleneklerine harmanlıyorlar dini ve bu şekilde yaşıyorlar. Ekonomik olarak çok fazla gelişemiyorlar. Bu yüzden manipülasyona müsait bir yapı sergiliyorlar. İnsanlar zaten sıkıntı içerisinde olduklarından ayaklanmaya müsaitler. Dini bir neden olarak mezhep ayrılığı bu insanlara sıkıntılarını meşru bir temele dayayıp sesli söyleme özgürlüğü veriyor. Hatta öyle ki İsmailîlerin, din dışı olduğu açıkça belli olan "kıyamet ilanı" (Ne olduğunu kitaba bıraktım yine :)) gibi adetlerini bu mezhebi benimsemiş olmalarına rağmen uygulamadıkları oluyor.
Bu bahsettiklerim kitabın özeti bile sayılmaz. Her sayfasından çok ilginç şeyler öğrenebileceğiniz bir kitap 11-12 tl gibi bir fiyata kitapçılarda sizi bekliyor. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlıca Türkçesi Metinleri I - Aşıkpaşazade - Tevarih-i Ali Osman

Osmanlıca Türkçesi Metinleri I dersinden  Aşıkpaşazade'den  "Tevarih-i Ali Osman" metnini daha kolay çalışılabilir bir hale getirmeye çalıştım. Bu seferki not diğerlerinden daha uzun sürdü ve uğraştırdı. Ama güzel oldu. Eğer buradan çalışırsanız güzel sonuçlar gelebileceğini düşünüyorum ben şahsen. PDF alttadır. Kolay gelsin.

Derslerde kullanılabilecek tanışma aktiviteleri (ice-breakers)

Malum yeni eğitim öğretim yılına başlamak üzereyiz. Eğer benim gibi okul değiştirenlerdenseniz ya da yeni tanışacağınız sınıflar varsa benim de internetten bulduğum tanışma aktivitelerini derliyorum. Hem ben bir kaçını kullanacağım hem de sizin işinize yarayan olur belki. :) 1. TOP HAVUZU Öğrenciler birer soru hazırlayıp kağıtlara yazarlar. Sonra bu kağıtlar top haline getirilip sınıfın ortasına atılır. (Alternatif olarak bir kase ya da kutuya da konabilir.)  Öğretmen de daha önce hazırlamış olduğu soruları aynı şekilde kutuya yerleştirebilir. Sonra öğrenciler ikişer ikişer ortaya kalkıp bir soru seçer ve birbirlerine sorarlar.  Basit ve az hazırlık gerektiren bir aktivite :) 2. İÇ İÇE DAİRELER Öğrenciler yüzleri birbirine bakacak şekilde iç içe iki daire oluşturur. Birbirlerine sorular sorarak ortak en az bir noktalarını bulmaya çalışırlar. (En sevdikleri renkler, müzik türleri, filmler gibi.) Daire öğrencilerin hızlarına ya da sizin istediğiniz bir sürede bir iste

"HAYALLERİMDEKİ OKUL"

Türkiye’de milyonlarca öğrenci her gün an az 7 saatini okullarda geçiriyor. Bu 7 saati nasıl geçirecekleri ya da yaptıkları şeylerin ne işe yarayacağı hakkında hiçbir bilgileri ve tercih hakları da yok üstelik. Ben de bir öğretmen olarak merak ettim, acaba tercih hakları olsaydı nasıl düzenlerlerdi okulu, dersleri ve öğretmenleri diye. Üç soru sordum öğrencilere: 1) Hayalinizdeki okul binası (Sınıf, bahçe ve teknik yeterlilikleri burada açıklayacaklar.) 2) Hayalinizdeki öğretmen (Özellikle okuldaki herhangi bir öğretmeni yazmamalarını istedim. Var olmayan sadece kendi hayal ettikleri bir öğretmen olmalıydı bu.) 3) Hayalinizdeki dersler (Okulda hangi derslerin olmasını isterler) Öğrencilerden hayli ilginç sonuçlar geldi. Bunları paylaşmak istiyorum. 1) Hayalimdeki Okul Binası Bu soruda ilkokul öğrencileri daha çok eve benzeyen bir okul hayal ettiklerini belirttiler. Sınıflarda halı olmasını istemişler. Okulun güvenli olması üzerinde durmuşlar. Okulda kendilerini güvende his